Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Gülhane Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şeref Demirkaya, Dünya MS Günü dolayısıyla, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kol ve bacaklarda güçsüzlük, konuşma ve görmede bozulmalar ile seyreden hastalığın genç yaş grubunda görüldüğünü vurguladı.
Hastalığın genellikle 20-40 yaş aralığında ortaya çıktığını belirten Demirkaya, "MS, kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görülüyor. Sosyal hayatın aktif olduğu, kişilerin işe başlayacağı, aile kuracağı, evlat sahibi olmak istediği yaşlarda ortaya çıkan MS, internette süzülerek gelmeyen bilgilerin de etkisiyle, ciddi endişeye yol açıyor." ifadesini kullandı.
Hastaların tekerlekli sandalyeye, başkasının bakımına muhtaç olacağı korkusuyla kendilerine başvurduğunu anlatan Demirkaya, "Oysa MS hastalığı, illa sakatlıkla özdeşleşen, kişilerin evlenmesine, çocuk sahibi olmasına engel bir durum değil." diye konuştu.
İlk belirti gözde oluyor
Prof. Dr. Demirkaya, MS'in beyin ve omuriliği, göz sinirini tutan bir hastalık olduğunu, ilk belirtilerin bir gözün görmemesi, vücudun bir tarafında uyuşukluk ile seyrettiğini, kesin hastalık tanısının ise muayene, MR bulguları ve gerektiğinde omurilik sıvısının alınmasıyla konulduğunu söyledi.
MS'in başka hastalıkların belirtileriyle benzeştiğine dikkati çeken Demirkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"MS'te genetik zemin, yatkınlık söz konusu ama genetik geçiş yok. Özellikle kadınlar, hastalığın çocuklarında da görülebileceği korkusunu yaşıyor. Birinci, ikinci ve üçüncü derece yakınlarda MS olduğunda, hastalık riski hiç olmayan ailelere göre daha yüksek. Fakat bu doğan her çocukta MS olacak anlamına gelmiyor. Dolayısıyla hastalığı taşıyan ailelerimiz, çocuklarında da MS olacak kaygısını yaşamamalı."
60-80 bin MS hastası var
Türkiye'de 60-80 bin arasında MS hastası olduğunu öngördüklerini belirten Prof. Dr. Demirkaya, "Ülkemizde de yurt dışında da hastalığın giderek arttığını düşünüyoruz. Bunun bir nedeni de geçmiş dönemlere kıyasla MR'ın daha fazla kullanılması ve bu yolla daha kolay tanı konması." değerlendirmesinde bulundu.
D vitamini etkiliyor
MS'te genetik zeminin yanında bazı çevresel faktörlerin de risk oluşturduğunu aktaran Demirkaya, şunları kaydetti:
"D vitamini düşüklüğü MS'e yakalanma riskini artırıyor, bu yönde verilerimiz var. Örneğin, Avustralya'nın Tazmanya eyaletinde yapılan bir çalışmada, 2-15 yaş arasındaki çocuklar günde 2-3 saat dışarıda oynadığında yani güneş ışığı aldığında MS'e yakalanma risklerinin daha düşük olduğu gösterildi. ABD'de askere alınacak kişilerin tetkikleri üzerinden yapılan çalışmada da yıllar sonra MS gelişen kişilerde, geçmişte D vitamini oranlarının düşük olduğu saptandı. Dolayısıyla D vitami düşüklüğünün MS hastalığında bir risk faktörü olduğunu biliyoruz."
İkinci risk faktörünün halk arasında "öpücük hastalığı" olarak bilinen enfeksiyona yol açan Epstein-Barr virüsü (EBV) olduğunu belirten Demirkaya, "Ayrıca sigara içenlerde, genetik yatkınlık da söz konusuysa, MS'e yakalanma riski 2,5 kat artıyor. Hastalarda sigara kullanımı ise MS'in olumsuz seyrini hızlandırıyor." bilgisini paylaştı.
Prof. Dr. Şeref Demirkaya, MS'in bulaşıcı veya öldürücü bir hastalık olmadığının altını çizerek, "Henüz kesin tedavisi olmasa da artık MS'in seyrini değiştirebilecek birçok ilaca sahibiz. Mutlulukla belirtmeliyim ki her geçen gün MS'le ilintili yeni bir ilaç tıbbi kullanıma giriyor. Hastalığın her aşamasında müdahil olabildiğimiz tedavi ajanlarımız var." dedi.
MS hastalığının tedavisine ilişkin yeni gelişmelere de değinen Demirkaya, şunları kaydetti:
"MS tedavisinde kullandığımız ilaçlar daha çok hastalığın seyrinin kontrol altına alınmasına yönelik. Ancak şu anda MS'te tamir edici, oluşmuş sakatlığı geriye döndürecek tedaviler üzerinde yoğun çalışmalar yapılıyor. Bu çerçevede Türk ekibi, BioNTech firması MS aşısı geliştirilmesine yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Elbette bu çalışmaların birkaç yıl daha süreceği belirtildi. Hayvan deneylerinde oldukça etkili bulunan aşının insan çalışmaları henüz başlamadı, dolayısıyla nasıl sonuç vereceğini bilmiyoruz ama ümit vadeden çalışmalardan biri."
Sigara içmemeliler
Prof. Dr. Şeref Demirkaya, hastaların takip ve tedavilerini aksatmaması, kesinlikle sigara içmemeleri gerektiğini belirterek, dengeli beslenme, düzenli uyku ve egzersizin hastalık sürecinin ilerlememesi açısından önem taşıdığını ifade etti.