ABD ekonomisi koşar adım resesyona doğru gidiyor. İlk çeyrekte %1.5 daralan ABD ekonomisi, yılın ikinci çeyreğine de oldukça zayıf verilerle başladı. Özellikle gelen öncül PMI verilerinin neredeyse tamamı hem önceki aylara göre oldukça düşük geldi hem de beklentilere göre hayal kırıklığı yarattı. Özellikle tüketici güveninin 16 ay aradan sonra ilk kez 100 puanın altına inmesi buradaki en kritik gelişmelerden biri oldu.

Daha önceki yazılarımda Fed’in oldukça zor bir konumda olduğunu ifade etmiştim. Bir yandan yüksek enflasyon ile uğraşırlarken bir yandan da ekonomide yaşanan yavaşlama ile uğraşmak zorunda kalıyorlar. Fed’den gelen son mesajlar enflasyon düşene kadar ya da en azından yatay sürece girene kadar faiz artırımlarının devam edeceği yönünde. Fakat buradaki önemli nokta ‘’faiz artırım hızının ekonomiye bağlı olacağı’’ ifadesidir. Ekonomi ivme kaybettikçe ve özellikle istihdam piyasasında bir bozulma yaşanırsa faiz artırım sürecinin sekteye uğramasını yüksek ihtimal olarak değerlendiriyorum.

Artan resesyon endişeleri riskli varlıklardan çıkışı destekliyor fakat bu aşamada tahvil faizlerinde beklediğim düşüşlerin henüz gelmediğini söyleyebilirim. Burada korelasyon bozukluğundan söz edebiliriz. 10 yıllık faizlerin mevcut durumda %3 altında fiyatlanması korelasyona uyacak bir hareket olacağını düşünüyorum.

Ons altın tarafında ise yaklaşık 45 gündür bant hareketi izliyoruz. Yukarıda 1875 aşağıda 1800 seviyeleri arasında bir gel git söz konusu. Özellikle ABD’de istihdam tarafında bozulma yaşanırsa bu durumun faizleri aşağı çekmesini beklerim. Faizlerdeki düşüşler de ons altını yukarı çekebilir. Bu nedenle düşüşlerin orta vadede alım fırsatı yaratacağını düşünüyorum.

Dolar kurunda ise Cuma günü ve Pazartesi günü yaşanan düşüşlerin ardından 16.70 civarında dengelenme sağlandı. Bu aşamada dolar kuru yurtdışı piyasalardan tamamen kopuk, kendi dinamikleriyle hareket ediyor. BDDK’nın açıkladığı kararların orta-uzun vadede bir etki yaratacağını düşünmüyorum. Bu etki için enflasyon-faiz dengesinin sağlanması yani TL’nin reel getirisinin cazip hale getirilmesi şarttır. Buna ek olarak ekonomi ve piyasalara yönelik güven ortamının yeniden tahsis edilmesi gerekiyor. Bu şartlar sağlanırsa TL lehine gelecek aylarda pozitif beklentiye girebiliriz. Fakat böyle bir beklenti içerisinde olmadığımın da altını yeniden çizmek istiyorum.