Seçim sonrası ekonomik beklentiler!

Türkiye’de kritik seçime 4 gün kaldı. Bazı soruların yanıtları belirsizliğini koruyor: Seçim ilk turda mı biter yoksa ikinci tura mı kalır? Seçimi hangi aday kazanır ? Oy dağılımları nasıl olur?  Bu yazımızda seçim ve sonrasının ekonomi üzerindeki olası etkilerini değerlendireceğim.
Türkiye’de ekonomik dinamikler uzun süredir bozuk ve onarılması da çok uzun bir zaman alacaktır. Bu nedenle seçimi kim kazanırsa kazansın ekonominin kendine gelmesi kolay olmayacaktır. Tabii burada en azından geleceğe dair bir umut olup olmayacağı konusu önemli.

TCMB 2021 yılının sonlarında başladığı faiz indirim süreciyle birlikte faiz oranını %19’dan %8.50’ye kadar indirdi. Tüm dünyanın faiz artırıp sıkılaştığı dönemde bir tam tersi bir şekilde faizi indirim süreci izledik. Hükümetin tek hane faiz politikasına ulaşıldı fakat bu yapılırken nelerden fedakârlık yaptık kısaca anlatayım.

2021 sonu ve 2022 yılının tamamı tüm dünyada enflasyon probleminin yaşandığı bir yıl oldu ve etkileri hala devam ediyor. Yüksek enflasyondan en az şekilde etkilenmek isteyen dünya ülkeleri faiz oranını artırırken sıkılaşmaya gittiler. Biz ise bu süreçte faizleri indirdik ve genişlemeci politika izledik. Bunun sonucunda dünyada en yüksek enflasyona sahip 2-3 ülkeden biri konumuna geldik.

Bu süreçte dolar kurunun da tarihi rekor seviyelere yükseldiğini görüyoruz. Kurdaki yükselişler tüm ekonomik dinamikleri alt üst ediyor. Yılardır söylediğim gibi Türkiye ekonomisi için en büyük düşman kurdaki yükselişlerdir. Kur yükselince enflasyon da peşinden yükseliyor. Sonra asgari ücrete zam geliyor. Bu süreçte kısır döngü şeklinde birbirini destekliyor.

Cari açık, bütçe açığı, dış ticaret açığı aldı başını gitti. TCMB rezervleri ekside. Swap anlaşmalarıyla illüzyon yaratılıyor fakat bunun bize maliyeti çok yüksek oluyor ve olmaya devam edecek. TCMB faizi tek haneye düşürürken piyasa faizleri düşmedi aksine yukarı gitti. Yani ekonominin neresine bakarsak bakalım sıkıntılı bir yapı görüyoruz.

Seçim sonrası bu konuda gerekli adımlar atılacak mı yoksa mevcut politikalar devam mı edecek konusu önemli olacaktır. Cumhur ittifakının kazanması durumunda mevcut politikalara devam ihtimali yüksek gözüküyor. Bu durum ileriki süreçte Türkiye ekonomisinde kazançtan çok kayıplara yol açacaktır.

Millet ittifakının söylemlerinde ise önceliğin TCMB ve Hazine’ye yeni atamalar yapılarak gerçek politikalara dönülmesi yönünde. Bu sağlanırsa kısa vadede olmasa da orta-uzun vadede pozitif dönüşler olacaktır.

Gerek yerli bireysel ve kurumsallara gerek yabacı yatırımcıya adalet, hukuk ve para politikası konusunda gerekli güvenin verilmesi öncelikli şart olmalıdır. Bunlar sağlanırsa gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Şu an DTH oranı çok yüksek seviyelerde. Çünkü enflasyonun çok altında bir faiz oranı olduğu için insanlar paralarını mevduata koyarak koruyamayacağını biliyor. Bu nedenle paralarını başka taraflara kaydırıyorlar. Enflasyonun üzerinde bir faiz ve sözlü yönlendirmeler ile gerekli güven tesis edilirse DTH’larda çözülme çok hızlı olacaktır. Bu durum önce kurun düşmesine ardından enflasyonun ve son olarak faizlerin dengeye gelmesini sağlayacaktır.

Bozulan diğer dinamikler de bu neticede yavaş yavaş rayına oturacaktır.

Kısacası atılacak adımlar çok basit ve bu adımlar atılırsa ekonomide normalleşme de bir o kadar hızlı olacaktır. Tabii bu adımlar atılacak mı yoksa mevcut yanlış politikalar devam mı edecek bunu ancak seçim sonrasında öğrenebileceğiz.

Exit mobile version