DünyaEkonomiTürkiye

Yüksek enflasyon, yüksek faiz, düşük büyüme döngüsü…

Piyasalar için bu yıl oldukça zorlu geçiyor. Geride bıraktığımız 6-7 aylık süreçte dolar endeksi güçlü bir seyir izlerken geriye kalan neredeyse tüm varlıklar değer kaybı yaşadı. Bu sürecin devam etmesi de kuvvetli bir senaryo olarak karşımıza çıkıyor.

Küresel bazda yüksek enflasyon ve düşük büyüme fiyatlamaları devam ediyor. ABD’de açıklanan Haziran ayı enflasyonu %9.1’e yükseldi. Her ne kadar çekirdek tarafta 3 aydır bir gerileme yaşansa da bunun manşet enflasyona henüz bir etkisini görmüyoruz. Gelen enflasyon verilerinin ardından 27 Temmuz ve 21 Eylül tarihlerindeki Fed toplantısına yönelik toplamda 150bps faiz artırım beklentisi fiyatlanmaya başlandı. Bu ayki toplantıda 100bps faiz artırım bekleyenlerin sayısı da az değil.

Sadece Fed değil diğer ülke merkez bankaları da faiz artırımlarına devam ediyor. Son olarak Kanada Merkez Bankası faizleri 100bps oranında artırdı. Bu süreçte en pasif kalan merkez bankalarının başında Avrupa Merkez Bankası (ECB) geliyor. Avrupa’da yüksek enflasyon yaşanmasına rağmen ekonomide yaşanan ivme kaybı ECB’nin hareket alanını sınırlıyor. Bu ayki ECB toplantısında faiz artırımı gelebilir fakat bunun ilerleyen aylarda sürdürüleceğini düşünmüyorum. Özellikle Fed ile kıyaslandığında arada büyük farklar oluşacaktır. Bu nedenle EUR, USD’ye karşı değer kaybına devam ediyor ve bu durum dolar endeksini yukarıda tutuyor.

ABD’de kısa dönem tahvil faizleri, uzun dönem tahvil faizlerinin oldukça üzerinde seyrediyor. Bu durum da resesyon fiyatlamasının olduğunu gösteriyor. İlk çeyrekte %1.6 daralan ABD ekonomisinin, ikinci çeyrekte de daralarak resesyona girme olasılığı oldukça yüksek. Bu zaten bir süredir piyasalar tarafından fiyatlanıyor. Bunun diğer çeyreklerde devam edip etmeyeceği kritik olacaktır.

Mevcut durumda baskı altında kalan piyasalar için enflasyon verileri büyük önem taşımaya devam edecektir. Ne zaman ki ABD’de enflasyonun tepe yaptığına yönelik sinyaller gelir o zaman faiz artırım beklentileri de gevşeyecektir. Böyle bir durum piyasaları rahatlatabilir fakat bunun yakın vadede olacağını düşünmüyorum. Bu nedenle dolar endeksi değerlenmeye ve riskli varlıklar genel resimde baskı altında kalmaya devam edebilir.

Burada özellikle USD borçlanması yüksek olan ve USD’ye hassasiyeti üst seviyede olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için zorlu bir sürecin olduğunu söyleyebiliriz. Hem USD borçlanma maliyetlerinin artması hem de TL’nin USD’ye karşı değer kayıplarının devam etmesi gelecek dönemler için negatif etkiler yapmaya devam edecektir.

Güncel Haberler

Daha Fazla Bekleyin...Başka Haber Yok