Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen 6. Türk Alman Enerji Forumu’na katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan  Bayraktar, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Türk Alman Enerji Forumu’nun enerji işbirliklerinde örnek sayılabilecek bir platform olduğunu belirten Bayraktar, birçok ülkeyle buna benzer birliktelikleri gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Bayraktar, Kovid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi uzun süreli ve art arda gelen sorunlara rağmen Türk Alman Enerji Forumu’nu “istikrarlı” bir şekilde gerçekleştirdiklerini anlatarak, “Birçok farklı alanda çalışıyoruz. Dönem dönem çalışma konularımız, çalışma gruplarımız değişiyor. Bugün özellikle önerilerimizin bir tanesi artık bu forumu enerji ve madenler işbirliğine döndürmek oldu. Çünkü öyle gözüküyor ki iki ülkenin de çok iddialı enerji dönüşümü hedefleri var. Daha çok yenilenebilir, daha çok elektrikli araçlar, yeni teknolojilerden bahsediyoruz. Bütün bunların başarılı bir dönüşüme sahip olabilmesi için elbette ki kritik madenler gerekli.” ifadelerini kullandı.

Bu bağlamda Eskişehir Beylikova'da dünyanın 2. en büyük nadir toprak elementleri rezervinin keşfedildiğini hatırlatan Bayraktar, bunun ekonomi ve enerji dönüşümü için büyük bir önem taşıdığını vurguladı.

"Enerji dünyası çok farklı sınamalarla karşı karşıya gelecek"

Bayraktar, gelecekte enerji dünyasının çok farklı sınamalarla karşı karşıya geleceğine işaret ederek, “Buna hazır olabilmek için bölgesel işbirlikleri, ikili işbirlikleri önem arz ediyor. Tabii, Türkiye ile Almanya arasında da bu anlamda geçmişe dayalı çok önemli bir işbirliği süreci var. Daha büyük bir potansiyel var, bu iki ülke arasındaki işbirliği anlamında. Enerjide ve madenlerde biz bunu daha ileriye nasıl götürebiliriz? Açıkçası bunları bugün önerdik. Bunları detaylı bir şekilde mevkidaşımla tartışmış ve konuşmuş olduk.” dedi.

Yenilenebilir enerji alanındaki çalışmalar hakkında bilgiler veren Bayraktar, şunları kaydetti:

“Bakü Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansı (COP29) öncesi biz çok iddialı bir 2035 yenilenebilir enerji programı açıkladık. Bu geçtiğimiz yıl ortaya koyduğumuz, her yıl 5 bin megavat güneş ve rüzgar hedefini biraz daha ileriye taşıyan Türkiye'nin ekonomisini karbonsuzlaştırma, karbon nötr bir ekonomiye dönüştürmekle alakalı iddialı bir program. Dünyadaki birçok farklı kesimden, ülkeden ve sivil toplum örgütünden çok önemli derecede, bir anlamda övgü alan, beğeniyle karşılanan, Dünya Bankası olsun, uluslararası finansal kuruluşlar olsun hakikaten iddialı bir program. Tabii, 2035'te güneş ve rüzgarımızın 120 bine çıkması, her yıl bizim 7500, 8000 megavatlık yeni güç,…Güneş ve rüzgarda bu hedefe doğru gidebileceğimize inanıyoruz.

Tabii ki yapmamız gereken şeyler var. En önemli konulardan bir tanesi izin süreçlerini iyileştirmek. İzin süreçlerini hızlandırmak ve bürokrasiyi biraz hızlandırmak. Tabii ki buradaki bulunma sebeplerimizden bir tanesi, özellikle Alman şirketlerini Türkiye'de daha yoğun bir şekilde bu alana yatırıma teşvik etmek. Hem ekipman tedarikçilerini hem Alman finansal kuruluşları Türkiye'de yatırımı bu anlamda yenilenebilir yatırımlara davet etmek üzere buradayız. Bugünkü görüşmelerimizde bu çalışmaları da ortaya koymuş olduk. Yani bizim yenilenebilir programı bu anlamda onların da çok ilgisini çeken bir program oldu."

Enerji kaynaklarını çeşitlendirme

Türkiye’nin enerji vizyonunda özellikle kaynak çeşitlendirmesinin çok büyük bir yer tuttuğunu aktaran Bayraktar, bunun Avrupa tarafından dikkatle izlendiğini belirtti.

Bayraktar, “Yani biz enerjinin her türünde aslında varız ve her enerji türünü kullanmak durumundayız. Ülkemizin arz güvenliği için ve tabii ki vatandaşlarımıza kesintisiz, kaliteli ve ucuz enerjiyi sunabilmemiz için Türkiye yerli kaynaklarını kullanacak, yenilenebilir kaynaklarını azami ölçüde kullanacak, enerjisini verimli kullanacak.”dedi.

Türkiye’nin nükleer enerji konusunda Almanya’dan farklı düşündüğünü aktaran Bayraktar, “Onlar nükleeri terk ediyorlar ama nükleer Türkiye’de mutlaka olmalı. COP29'da, Bakü'de aynı zamanda nükleer kapasiteyi 2050'de 3 katına çıkarma hedefini imzalayan 31 ülke arasında ki bunların arasında gelişmiş birçok ekonomi var.” değerlendirmesinde bulundu.

Bayraktar, Türkiye’nin doğal gazı geçiş yakıtı olarak enerji sepetinde bulundururken Karadeniz Sakarya gaz sahasındaki keşifle üretime başladığını belirterek, ülkenin yeni gelişen teknolojileri, kritik madenleri, hidrojeni depolamayı ve karbon yakalamayı aynı zamanda enerji portföyü içerisinde konumlandıran bir politika izlediğini aktardı.

"Enerji arz güvenliği ve dışa bağımlılığı düşürmek en temel politika hedeflerimizden bir tanesi"

Türkiye’nin enerjide arz güvenliğini sağlama konusunda da değerlendirmelerde bulunan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ben her konuşmamda ifade ediyorum. Özellikle bizim için enerji arz güvenliği ve dışa bağımlılığı düşürmek en temel politika hedeflerimizden bir tanesi. İşin elbette ki arz güvenliği boyutu var, işin makroekonomik istikrar ve boyutu var. Çünkü Türkiye'nin en büyük ithalat kalemi çok uzun yıllardır ve her yıl enerji ithalatı. Doğal gaza, kömüre, LPG'ye ödediğimiz paralar, petrole ödediğimiz paralar. Dolayısıyla biz bu dışa bağımlılığı hem ekonomimiz için hem de arz güvenliğimizi daha kuvvetli kılabilmek için düşürmeye çalışıyoruz. Onun için bu politikaları geliştiriyoruz. Bu yönde de çalışmaya devam edeceğiz. Ama Türkiye'nin açıkçası bu enerji talebi bu kadar büyürken, vatandaşlarımızın talebi büyürken, ekonomimiz büyürken, sanayimiz büyürken, herhangi bir kaynağı herhangi bir ülkeyle çalışmama lüksü olmadığını da burada bir kez daha ifade etmiş olayım.”