Derlenen bilgilere göre enflasyon muhasebesi, paranın satın alma gücündeki değişmeler nedeniyle gerçek durumu ifade edemeyen mali tabloların, gerçek durumu ifade eder hale gelmelerini sağlamak üzere düzeltme işlemine tabi tutulması olarak tanımlanıyor.

İşletmelerin en son 2004 hesap dönemine ilişkin bilançoları enflasyon muhasebesine tabi tutulurken, 2021 hesap dönemi sonuna kadar, şartların gerçekleşmemesi nedeniyle düzeltme yapılmadı.

Enflasyon düzeltmesine tabi tutulacak mali tablolar ve yapılacak düzeltme işlemlerinin usul ve esasları 30 Aralık 2023 tarihinde yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile belirlendi. 2023 hesap dönemine ilişkin verilen yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyanname verme süreleri ile 2024 hesap dönemi birinci geçici vergi dönemi beyanname verme süresinin yakın olması nedeniyle ve ilgili meslek kuruluşlarından gelen talepler de dikkate alınarak Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile birinci geçici vergilendirme döneminde (Ocak-Mart 2024) mükelleflerin enflasyon muhasebesi yapmamaları uygun görüldü.

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), 2024 yılı ikinci geçici vergi döneminde enflasyon düzeltmesi yapılması gerektiğini ve mükelleflere kolaylık sağlanması amacıyla son kez geçici vergi beyanname verme sürelerini 27 Ağustos Salı gün sonuna kadar uzatıldığını belirtti.

"Uygulamada şirketlere belirli bir ölçek getirilebilir"

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, enflasyon ortamının toplumun tüm kesimleriyle birlikte ticari hayatı ve işletmeleri de derinden etkilediğini söyledi.

Enflasyon muhasebesinin özü itibarıyla mali tabloların düzeltilerek gerçek durumun yansıtılmasına yönelik bir işlem olduğunu bildiren Baran, "Bu nedenle uygulamanın vergisel değil, muhasebeye ait bir işlem olarak değerlendirilmesini ve bu şekilde uygulanmasını istiyoruz. Enflasyon muhasebesinin mükellefler açısından vergisel bir sonuç doğurmayacak şekilde, yılda bir kez uygulanmasının doğru bir karar olacağını düşünüyoruz." ifadesini kullandı.

Baran, enflasyon düzeltmesi sonucu ortaya çıkan ve "net parasal pozisyon kazancı" olarak adlandırılan tutarın vergi matrahıyla ilişkilendirilmeyerek sermayenin bir unsuru olarak dikkate alınabileceğini ve sermayeye eklenebileceğini kaydederek, "Diğer yandan uygulamada şirketlere belirli bir ölçek getirilebilir. Bağımsız denetime tabi işletmeler zorunlu olarak, diğer şirketler ise seçimlik enflasyon muhasebesini uygulayabilirler." önerisini paylaştı.

"Vergilendirme aktif satışa söz konusu olduğunda uygulanmalı"

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç ise birçok ülkede muhasebe standartları gereğince enflasyon düzeltmesi yapıldığını ve enflasyondan arındırma işleminin firmalar üzerinde vergi etkisi yaratmadığını söyledi.

İşletmelerin mali tablolarının düzeltilmesinin, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS) kapsamındaki gibi vergisiz bir şekilde gerçekleştirilmesini talep ettiklerini belirten Ardıç, "Enflasyon düzeltmesi uygulaması ile iktisadi işletmelerin aktiflerinde yer alan kıymetlerin defter değerleri, güncel değerlerine getirilmektedir. Bu varlıklar satışa konu edilmediği sürece enflasyon farkından oluşan kıymet artışları vergilendirilmemelidir. Vergilendirme ancak bu aktif satışa söz konusu olduğunda uygulanmalıdır." değerlendirmesini yaptı.

Ardıç, enflasyon muhasebesi uygulamasının, üretim, istihdam ve ihracatının güçlü kalabilmesi için gözden geçirilmesi gerektiğini savundu.

"Şirketleri ve KOBİ'leri çaresiz bırakmamalı"

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, enflasyon muhasebesi uygulamasına "ciro sınırı" getirilmesinin bir çözüm olabileceğini belirterek, örneğin 2023 cirosu 500 milyon liranın altında olan firmaların bu kapsamdan muaf tutulabileceğini söyledi.

Şirketlerin yaptıkları ve devam eden yatırımdan kaynaklanan ve enflasyon muhasebesi sonucu oluşacak verginin doğmaması gerektiğini vurgulayan Avdagiç, "KOBİ'ler 'faaliyetten doğmayan kar' üzerinden bir vergi yüküyle karşı karşıya bırakılmamalı. Geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapılmamalı. Ayrıca düzenleme yılda bir kere yapılmalı. Enflasyon muhasebesi, özellikle KOBİ’lere ve bunlara hizmet veren mali müşavirlere içinden çıkılmaz bir iş yükü oluşturmaktadır. Şirketler ve özellikle KOBİ’leri çaresiz bırakmamalı." şeklinde konuştu.

Türkiye'deki şirketlerin yüzde 40'ının İTO'ya üye olduğunu, hacim olarak daha da büyük bir oranını temsil ettiklerini aktaran Avdagiç, "Açıkça ifade etmeliyim ki üyelerimizin ortak sorun paydası enflasyon muhasebesi. Üyelerimizden bu konuda çok sayıda mesajlar alıyoruz. Bu konuda bir mesafe alınmasının beklentisi içindeyiz. Hazine ve Maliye Bakanlığının bir tebliğ ile bu konuya açıklık getirmesi isabetli olacaktır." ifadelerini kullandı.

"Değerleme artışları mali kar olarak vergilendirilmemeli ve yatırımlara uygulanmamalı"

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan da enflasyon muhasebesinin bilançoların güncellenmesi ve kredi kullanımında "gerçek değerli" bilançoların dikkate alınacak olması açısından olumlu bir uygulama olduğunu söyledi.

Karşılığı orta ve uzun vadede alınacak olan yatırımlara, bir gelir ve kazanca ulaşmadan, adeta bir varlık değerlendirmesi vergisi altında enflasyon muhasebesinin uygulanmaması gerektiğini kaydeden Bahçıvan, değerleme artışlarının mali kar olarak vergilendirilmemesi gerektiğini belirtti.

Bahçıvan, ticarete konu olmayan ancak aktifte yer alan bir varlığın, enflasyon nedeniyle artan değerinin vergilendirilmesinin sanayicilere ilave bir maliyet getireceğini belirterek, "Bu nedenle ticari faaliyetle ilgili olmayan maddi duran varlıklar enflasyon düzeltmesine konu edilmemelidir. Uygulama güçlüğü ve sağlıklı olmayacağı gerekçesi ile ara vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin yapılmaması, yıl sonunda bir kere yapılması daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır." dedi.