Sağlık

Dijital bağımlılık hem fiziksel hem ruhsal sağlığı olumsuz etkiliyor

Dijital bağımlılık ve sosyal medya kullanımına bağlı olarak artan kaygı ve stres, uzun vadede depresyon riskini artırırken duruş bozuklukları, görme ve uyku problemleri, obezite ve kardiyovasküler hastalık riskini beraberinde getiriyor.

Uzmanlar, teknolojinin yaygınlaşmasıyla artan dijital cihaz kullanımının özellikle aşırı ve kontrolsüz olduğunda, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı olumsuz etkilediği konusunda uyarıyor.

Eğitim, eğlence ve sosyalleşme amacıyla tercih edilen dijital cihazlar, anlık tatmin arzusu ve sürekli çevrim içi olma isteği nedeniyle bağımlılığa yol açarken bu durum duruş bozuklukları, uyku sorunları ve depresyon gibi sağlık problemlerini beraberinde getiriyor.

Teknoloji ile hayatımıza giren dijital bağımlılığın etkilerine karşı uzmanlar değerlendirmelerde bulundu.

Biruni Üniversite Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Melisa Mutlu, dijital bağımlılığının insanların teknolojik cihazlara sürekli ve aşırı derecede ihtiyaç duyması ve bu cihazlardan uzak kaldığında ise huzursuzluk, kaygı ya da stres yaşaması olduğunu söyledi.

Dijital bağımlılığın da diğer bağımlılıklar gibi, kişinin günlük yaşamında olumsuz izler bırakabileceğini belirten Mutlu, "Dijital cihazlar en yaygın sosyal medya platformlarında kullanılıyor. Bu platformlar, insanları birbirine bağlama ve iletişim kurma imkanı sağlasa da sürekli çevrim içi olma zorunluluğu ve 'bağlı kalma' hissi, birçok psikolojik soruna da yol açabiliyor. Bunlardan biri de yalnızlık hissidir." şeklinde konuştu.

Sosyal medyanın insanların sosyal ilişkilerini artırmak yerine bazen tam tersi etki de yapabileceğini dile getiren Mutlu, "Dijital dünyada sürekli çevrim içi olmak, gerçek hayatta derin ve anlamlı ilişkiler kurma kapasitesini azaltabiliyor. Bu durum, özellikle gençler arasında yalnızlık ve sosyal izolasyon hissinin artmasına neden olabilir." bilgisini aktardı.

Klinik Psikolog Mutlu, sosyal medya platformlarında insanların daha çok diğerleriyle başarılarını, mutluluklarını ve fiziksel görünümlerini karşılaştırdıklarına, bu kıyaslama halinin de özellikle gençler arasında özsaygı sorunlarına, yetersizlik duygularına ve depresyona yol açabileceğini kaydetti.

Bildirimlerin, mesajların ve bilgi akışının, odaklanma becerilerini de olumsuz etkileyeceğini vurgulayan Mutlu, bu durumun da iş ve eğitim hayatında dikkat dağınıklığına ve verimliliğin azalmasına neden olabileceğini ifade etti.

Birçok insanın, birden fazla dijital aktiviteyi aynı anda yapmanın verimli olduğunu düşünse de bu durumun aslında beyni yorarak odaklanmayı zorlaştırdığını belirten Mutlu, şu ifadeleri kaydetti:

"Multitasking, yani çoklu görev, sürekli dikkat değişimini gerektirdiğinden, zihinsel yorgunluğa ve uzun vadede dikkat eksikliği gibi problemlere yol açabilir. Akademik başarı özelinde de gençlerde ders çalışma alışkanlıklarını olumsuz etkileyebilir. Sosyal medya, oyunlar ve dijital eğlenceler, gençlerin ders dışındaki zamanlarını çalarak akademik başarılarını düşürebilir. 'Fear of Missing Out' olarak bilinen 'FOMO' yani günceli kaçırma korkusu, dijital dünyada sürekli çevrim içi olma ve gelişmeleri kaçırma korkusunu ifade eder. Bu durum, özellikle sosyal medya platformlarında sıkça karşılaşılan bir kaygı türüdür. FOMO, bireyin dijital cihazını sürekli kontrol etmesine ve anlık bildirimleri takip etme zorunluluğu hissetmesine neden olabilir. Dijital bağımlılık ve sosyal medya kullanımıyla ilişkili olarak artan kaygı ve stres seviyeleri, uzun vadede depresyona yol açabilir."

Özellikle gençlerin, dijital dünyada maruz kaldıkları sürekli eleştiri, zorbalık veya dışlanma gibi durumlar karşısında kendilerini daha kırılgan ve savunmasız hissedebileceğine dikkati çeken Mutlu, dijital cihazların gece geç saatlere kadar kullanılmasının uyku düzenini olumsuz etkileyebildiğini, ekranlardan yayılan mavi ışığın beynin melatonin salgılamasını engelleyerek uykuya dalmayı zorlaştırdığını, yetersiz uykunun da, uzun vadede stres, kaygı ve ruh hali bozukluklarına neden olabileceğini kaydetti.

Dijital dünyada geçirilen süreyi dengeli tutmanın önemine işaret eden Mutlu, şu önerilerde bulundu:

"Çocukların dijital cihazları bilinçli ve kontrollü bir şekilde kullanmaları sağlanmalıdır. Ebeveynler, çocuklarının ekran sürelerini sınırlayarak onlara alternatif etkinlikler sunabilirler. Açık hava aktiviteleri, spor, sanat ve kitap okuma gibi faaliyetler, dijital dünyaya olan bağımlılığı azaltabilir. Ebeveynlerin içerikleri kontrol etmesi de yine bağımlılığı azaltıcı etkenler arasındadır. Ayrıca, dijital cihazların eğitim amaçlı kullanımı teşvik edilmeli ve zararlı içeriklerden uzak durulması için çocuklara rehberlik edilmelidir."

"Ekran süresi 1-2 saat ile sınırlandırılmalı"

Biruni Üniversite Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Çınar, uzun süreli dijital cihaz kullanımının fiziksel etkilerine ilişkin, "Çocukların uzun süre ekran karşısında kalması, özellikle hareketsiz kalmaya bağlı olarak çeşitli sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Bu sorunlar arasında duruş bozuklukları, görme ve uyku bozuklukları, obezite ve kardiyovasküler rahatsızlık riskinin artması bulunmaktadır." dedi.

Bilgisayar karşısında uzun süre hareketsiz kalmanın kas iskelet sisteminde dengesizliklere ve kronik ağrılara yol açabildiğini dile getiren Çınar, şöyle devam etti:

"Duruş bozuklukları, skolyoz gibi omurga eğrilikleri, kifoz ve lordoz gibi deformitelerin gelişmesine zemin hazırlar. Uzun süreli ekran başında oturma ve yanlış duruş alışkanlığı omuz ve sırt kaslarında sertleşmeye ve gerginliğe dolayısıyla da ağrılara neden olur. Bilgisayar kullanırken el bileğinin tekrarlayan hareketleri sonucu gelişebilen el bileğinde sinir sıkışması nedeniyle, el ve bilekte ağrı, uyuşma ve karıncalanma oluşturan karpal tünel sendromu ve uzun süreli telefon ya da tablet kullanımlarında, dirseklerin uzun süreli bükülme hareketi nedeniyle sinir sıkışmasına bağlı kübital tünel sendromu görülür. Bu durumda, ön kolda ağrı ve parmaklarda uyuşma şikayetleri oluşabilir."

Yaşanan bozuklukların tanısının fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzman doktorları tarafından yapılan muayene, EMG ve görüntüleme yöntemleriyle konulduğunu belirten Çınar, bu durumların yaşanmaması için şu tavsiyelerde bulundu:

"Bilgisayar ekranının göz hizasında olması, sandalyenin sırt desteği sağlaması ve ayakların yere tam basması, doğru duruşu teşvik eden unsurlardır. Çocukların her 30-45 dakikada bir kısa molalar vererek, kaslarını esnetmeleri, hareket etmeleri ve gözlerini dinlendirmeleri sağlanmalıdır. Bu molalar, kas-iskelet sistemi ve göz sağlığı açısından önemlidir. Günlük fiziksel aktivite süresinin artırılması, çocukların genel sağlık durumlarını iyileştirecek ve duruş bozukluklarının önlenmesine katkıda bulunacaktır. Çocukların ekran başında geçirdiği sürenin sınırlandırılması, hem fiziksel hem de zihinsel sağlık açısından önemlidir. Okul çağındaki çocuklar için eğlence amaçlı günlük ekran süresinin 1-2 saat ile sınırlandırılmasını önerilir."

Çınar, son olarak ebeveynlerin ve eğitimcilerin çocuklara doğru duruş ve ekran kullanımı hakkında bilgi vermesi gerektiğini sözlerine ekledi.